O değil de..

ARTIK BURADAYIZ..

Kimse sadaka vermiyo ruhu topallayana...


Sen düşerdin, kalbim çizilirdi.

Unuttun vişne ağaçlarını ve masalları..



3 Eylül 2011 Cumartesi

Doğum.

Aradığım şey bu değildi. Ve ben yine tutamadım sözlerimi. Büyük bi hırsla başladım ama kolay bıktım; hırsımın çoğunu buraya vurduğumdan. Ama kökleri işte, sağlam değildi ya temeli, olmadı. Bıktım. Yeni bi sayfa, içim gibi. Biraz hayatım, biraz hayaller falan. Yalan-yanlış şeyler dizicem içine.

Daha var ama. O zamana kadar, biriktiricem, sonrası küfür silsilesi!..

Susmak yok; buydu istediğin, değil mi?!? Korkmak yok, ki korktuğum ne varsa tattım ben.

Aklımda bi kız çocuğu var. Evet, senin rahminden önce, benim aklımda! Ben onu taşıyorum, dölüyse senin suladığın bi nefretten! Ad düşün şimdi ona; giderken beni nasıl düşündüysen, ona da bi ad düşün, sevgili.

~Adımın devamıydı adın;
ve benim elime en çok yakışan şey,
yaşlı bi silah değil,
senin o güzel ellerindi..~

Lâm

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Garaj Partisi

İstanbul'dayım. Bu şehri sevemiyorum artık. Yüzü silinmekte olan eski bi sevgili gibi. Ama hâlâ düşüp kalkıyoruz bâkir zamanlarda.. Neyse, arkadaşım karşılıyor ve Haydarpaşa'dan Bahçelievler'e doğru yola çıkıyoruz. Saat ikindi henüz. Ve hava kararmadan evlerine varıyor, ailesiyle iki hoşbeş muhabbetten sonra, arkadaşım Abdullah ve onun arkadaşları ile yola çıkıyoruz. Durock'tayız. Ya da, onun bi şubesi, pek de önemli dğeil. Çünkü burada çeşitli alkole gark olmak dışında hiçbi aktiviteye katılmadım. Ne amatör(ya da ileride büyük bi sükse ile patlama yapıcak) grubu dinledim, ne de arkadaşlarla sohbete girip onları tanımaya çalıştım. İsimlerini yarım yamalak hatırlıyorum. Aralarından biri Kadir, biri Sercan, biri Mert, Mert'in yanında gelenlerden sarışın olanı Rüya, diğeri Beril, Kadir'in kardeşi Gökçe, kuzeni Sevgi. Beril Foxtv'deki bi modellik yarışmasında derece yapmış. Askerde olduğumdan izleyemediğimi söyledim. İzlemezdim de o tür şeyleri. Onun da pek umrumda değildi bu konu.

Saat onbuçuk gibi Abdullah'ın Fatih semti eşrafından zengin kızarkadaşı geliyor, onun adını hatırlamıyorum. Zaten o da Abdullah ve grubun kızları dışında kimseyle konuşmuyor. Fatih kızları böyleymiş, söylediklerine göre. Kadehler kadehleri, shotlar shotları kovalıyor. Tequile, absenth, Tekirdağ rakısı ve vişneli Votka sonrası midem haşat oluyor. Ben soruyorum arkadaşıma, ne zaman döneriz diye. Sıkıldın mı, diye soruyor ve ben de durumumu açıklıyorum. Daha parti var, diyor. şaşırıyorum, o da "Çukurca'dan izne geldik, biraz eğlenmem lazım" diyor. "Ondan sonra, oraya gidince de namaz mı kılıcaz?" diye soruyorum. Gülümseyip kız arkadaşının yanına gidiyor. Alınır bu tür şeylere, Abdullah Menzil müdavimlerinden..

(Ayılınca, hatırladığım kadarını yazarım...)

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Günaydın, sol yanım...

Gül yapraklarıyla bir başına...

The Gathering - Shrink

Bi yerlerde biticek bu ömür, yaşanmaz olucak. Son demler, zekerât anı, defn-i kabir falan derken, o sırada bu parça veyahût Imogen Heap'ten "Can't Take It In" başlıcak çalmaya..


Ayrılık..

Eğer ayrılık, insan evlâdı olsaydı, kesin or*spu çocuğu olurdu!

Diyeceğim o ki..

Bugünlük sadece kopyala+yapıştır'la geçiştirdim. Uykulu ve yorgunum. Hasta olucam galiba bi de.. Fotoğraf, resim ve video gibi eksikleri zamanla, fırsat buldukça eklicem. Amaç, ben tekrar Çukurca'ya vardığımda kardeşe bi şeyler kalsın. Defterime not aldıklarımı da günden güne eklerim. Takipte kal, moruk. Teneke.

***

Sensiz kayan yıldızları topluyorum;
bi de kuyruklu yalanları,
söylenmemesi gerekenler söylenemesin diye...
Gökyüzü daha bi karanlık şimdi;
ama artık daha temiz, sevgili,
endişelenme...

28.02.11

Düşünce

Ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
...Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
İnsanlar anlaşıldı.
Cihânın da sırrı yok,
Kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok
En tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma.

Dalsın yakında gözlerim artık son uykuma!

"Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur
"Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.

Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını.
Hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?

Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar!

Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.

Yahya Kemal BEYATLI